Merhaba değerli okurlarım. Çevremi, insanları uzun uzun gözlemleyen biriyim. Hep merak ederim. İlgilendiğim ve söz sahibi olmak istediğim alan olan güvenlik alanını da düşünürsek, biraz paronaya var sanırım. Benimle aynı sektörde, aynı alanlarda olan insanları takip etmeyi severim; bilgilerinden, tecrübelerinden faydalanmak isterim. Ancak tamamen farklı, hayatın bambaşka bir yerinde, çok farklı bir meşguliyeti olan, birbirinden farklı meslekleri icra eden insanları çok merak ederim. Aktif bir çevre içinde olsam da, yaşıtlarım arasında çok farklı alanlarda kendini geliştiren arkadaşlarım olsa da; bu başka birşey. Çok farklı mesleklerde, zanaatlarda usta olmuş ve tecrübe edinmiş insanlardan bahsediyorum. Fırsatını bulup böyle birine denk geldiğimde, iş başındaysa eğer, hiç dokunmam. Konuşmam ! Sessizce çalışmasını izlerim.
Mesela bu konuda terziler açısından pek şanslı değiliz. Terziye gideriz, elimizdeki giysi, kumaş her neyse ne yapılmasını istediğimizi söyler; sonra ondan bir saat alır ve çıkarız. Bir kaç kez gittiğimde aklıma şu soru geldi : “Acaba bizim terziler işlerini yaparken bedenleri burada ama kafaları Milano, Paris ‘te filan mı ? “ diye. Olabilir. Bigisayar başında çalışanlar ile terzilerin ortak bir yönü : Her ikiside dinlenmek istediklerinde ayağa kalkarlar. Birçok meslek grbuna aykırı davranış biçimidir. Genel olan dinlenmek için oturulması gerektiğidir.
Ya da kitapçılar ? Şu avm ‘lerde olanları demiyorum. Aslında kitapçı demek olmadı. Sahaflar demeliydim. Evim Ankarada. İki kez gittim. Farklı insanlar, bir kere birçok insandan ya da farklı meslekteki birçoğundan daha huzurlular. Avm ‘lerde uğradığımız kitapçılarda gezinerek, bakarak zar zor bir kitap alarak günü kurtarabiliyoruz. Ama sahaflar sanki günün üzerine bir gün daha ekliyorlar.
Bir de gözlükçüler var. Gözlük kullanmıyorum ancak arkadaşlarımla gittiğimden tecrübem oldu. Bilmem ne Optik olanlarını demiyorum. Hani satmaktan çok, raflarında 50 ‘lerden 60 ‘lardan gözlükler olan, gözlüğünüzü düzelten, vidasını sıkıp bir de temizleyip para uzattığınızda da almayan amcaları diyorum. – genelleme maksadım yok, para alanlara karşı bir durum olmasın .-
Sonra kışın kestaneci yazın mısırcı olanlar var. Pahalıya da satsalar kestaneyi, o ayrı bir tattır. Kışları kazaklarının üzerinde deri yelekleri ile tanınırlar, ben hep öyle denk geldim. Diğer esnaflarla muhabbet kolaydır, çabuk ısınırlar ancak bu adamlar kolayına lafa girmezler, muhabbete girmek zordur. Bir köşede küçük mangalı ile kestane satan birinden; kışın ortasında, elleriniz ve burnunuz buz tutacak gibiyken alın bir avuç kestane, daha iyi anlarsınız.
Tadımlık olsun 🙂 Daha çok var tabii, salepci, dondurmacı, kokoreçci, fotoğrafçı… Tüm bu insanlar ile muhabbet etmek, onları işlerini yaparken izlemek ve gözlemlemek gerçekten çok keyif verici. Aklıma gelenleri bir çırpıda buraya yazdım. Sizler de düşününce aslında ne kadar farklı olduğunu ama belki de dikkat etmediğinizi farkedeceksiniz.