Televizyon ve diziler üzerine

Televizyon Diziler

Gecenin bu saatinde (3:00) Bruno Mars ‘ın Just The Way You Are şarkısıda son bulmuşken, beynim tetikledi ellerim kaşındı duramadım yazayım dedim. Üniversite ‘de yurt hayatı ve bilişimle olan sıkı muhabbetimden dolayıdır diye kendime söylüyorum ki televizyondan çok uzaklaştım. Hatta son bir kaç aydır sadece gürültü can sıkıcı olarak algılamaya başladım. Ne evde olduğum zamanlarda nede kafe,kantin vs yerlerde izleyesim gelmiyor. Sorun bende mi ? İki yıl oldu dizi takip etmiyorum. Arasıra baktığımda sürekli dizi reklamları görüyorum. Var olan diziler yetmiyormuş gibi birde sürekli “Yeni Dizi” reklamlarının “Yakında” başlayacak haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Çok söylenilen birşey varya artık eskisi gibi yabancı diziler alıp dublaj yapmıyoruz aksine dışarıya dizi ihrac ediyoruz. Ne başarı ama ! İhrac ettiğimiz diziler bizi mi anlatıyor ? O diziden bu diziye hergün izleyecek bir dizisi olan toplum halindeyiz. Dizilere bakış açımız malum; duygusal, dramatik, heyecanla yorumlayan, kendini dizi kahramanlarının yerine koyan vs.. gider böyle. Sosyal Mühendislik konularında kafa patlattığımdan ben bu şekilde bakamıyorum. Dizi takip etmesemde çok nadiren TV ‘ye baktığımda denk geldiğim diziyi 15-20 dk izleyip SM açısından değerlendiriyorum. Acaba bu dizinin Sosyal Mühendislik tarafında ne var ? Ne empoze etmeye çalışıyor ? Böyle böyle komplo teorileri üretiyorum 🙂 Bir diziyle bütün bir toplum ilerleyen günlerde olabilecek bir olaya karşı ılımlı hale getirilebiliyor ya da toplumun var olan yapısıyla kabullenemeyeceği bir oluşum/tasarı/yapı ne derseniz artık bir dizi sayesinde yavaşça kabullenilebilir hale getirilebiliyor. Bu şekilde bir toplum aslında hiç alışık olmadığı şeyleri normal karşılar hale geliyor. Kestik !

Unutmayın ! Televizyondaki herşeyin sosyal mühendislik/toplum mühendisliği boyutu vardır.

Dizilerin SM boyutuyla ilgili aklınızda soru işareti oluşmasını istememden doğan bir girişten sonra birazda dizilerin yapımlarına ve senaryolarına değinmek istiyorum. Her ne kadar son iki yıldır dizi takip etmesemde bir geçmişim 🙂 olduğundan bilgim var Türk dizilerinin yapımı ve senaryoları hakkında. Zaten ayda birde olsa TV ‘de bir kaç dakikalığına bir diziye göz attığımda ne mal olduğunu anlamam zor olmuyor.

Senaryolar

Öyle diziler çekildi ki insanın aklı almıyor. Öylesine basit ve özensiz senaryolarla toplumun önüne çıkma cesaretini gösterebildiler. Hemen hemen bütün dizi yapımlarının ortak sorunu az düşünülmüş, ince detaylara önem verilmemiş, üzerinde bir araştırma-geliştirme diyebileceğimiz çalışmanın yapılmamış yada yetersiz olması vs.. ilk aklıma gelenler. İlk birkaç bölümünü izleyip çok iyi gerçekten çalışılmış bir dizi dediğimiz oluyordur fakat bu iş o dizinin tutmasıyla son buluyor çoğu zaman. Yapımcıların, görüntü yönetmenlerinin ve senaristlerin rehavete kapılıp “Tuttu !” demelerinden kaynaklı sanırım bu durum. Çünkü sonradan birçok dizi yapımı ilk çıkışındaki o ince yapısını, özenilmiş çekimlerini yitirip gidiyor.

Özellikle komedi dizilerinde durum hepsinden vahim. Espiri yok. Sadece ortada absürt bir karakter ve onun abartılı kaba saba davranışları var. Hemen her komedi dizimizde durum bu. Sürekli diziye eklenen sivri, laubali karakterlerle komiklik yapılıyor doğrudur ama bu komedi değil. Komedi demek bence işin içinde espiri olması demektir. Espiride öyle boşa değil; ince bazen, bazen ucundan dokunduran cinsten bazense sivri bir zekanın ürünü olacak şekilde. Ama böyle bir düşünce yok malesef komedi dizisi senarist ve yapımcılarımızda, çünkü absürt/ukala karakterler üretip kolay yoldan parayı kazanıyorlar zaten.

Mekan kullanımı

Dizilerin birçoğu dikkat ederseniz toplamda 3 ana yol , 2 sokak ve 3 farklı evde geçip gidiyor. Dar alanda kısa paslaşma mı desek buna 🙂 Bu konuda da cimri davranılıyor malesef. Sürekli bir evin caddenin dıştan/tepeden/sağdan vs.. görüntüsü sonra bir oda sonra bir iki sokak bir bakkal/kahve/kafe neyse artık öyle gidiyor. Alan ve mekan kullanımını ölümüne daraltıyorlar anlamak zor gerçekten. Biraz daha çabalayıp geniş bir çevrede yapım ve görüntüyü oluşturmak daha özel ve kaliteli işler çıkmasını sağlayabilir.

Dizilerden bu kadar yeter. Birde televizyon demişken haber bültenlerimiz var değil mi 🙂 Hani şu ilk üç haberden sonra magazinleşen haber bültenlerimizden bahsediyorum. Ne kadar ayarsız sunucu ( modern adıyla enkırmen ) varsa onların sunduğu haber bültenlerimiz. Artık internet elimizin altında bir tıkla onlarca gazeteye ulaşabiliyor dilediğimiz yazarı, haberi vs okuyabiliyoruz. O yüzden televizyondaki ana haber bültenlerine ihtiyaç duymuyorum.

İşte böyle.. Tüm bunlar bir araya gelince televizyon izlemek niye 🙂 Sinemayı takip edip kaliteli filmler izlemek daha güzel. Sağlıcakla kalın.

Vakit ayırdığınız için teşekkürler.

Emre Karabulut

Share this Story
  • Düşünce

    Televizyon ve diziler üzerine

    Gecenin bu saatinde (3:00) Bruno Mars ‘ın Just The Way You Are şarkısıda son bulmuşken, beynim tetikledi ellerim kaşındı duramadım yazayım ...
Load More Related Articles

Facebook Comments

Bir Yorum


  1. murat aras

    02/05/2012 at 06:09

    Bu yazdıklarınızın nedeni dizilerin çok uzun olmasıdır. mekanları 4-5 mekanla sınırlamazsanız dizi yetişmez. Haftada 80 sayfa yazarsanız yazdığınız bir süre sonra illaki özensiz olur..

    Reply

Eleştiriyi Cevapla murat aras Eleştiri İptal

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hakkımda


2010 yılından bu yana blog yazıyorum.


Dijital İş Geliştirme, Dijital Pazarlama, Medya ve Algı Yönetimi, İnternet Reklamcılığı, Web Geliştirme üzerine profesyonel olarak çalışmalar yürütüyorum.


Teknovol 'de kurucu ve yönetici olarak profesyonel iş hayatına devam ediyorum. İnterneti severek ve internetin daha güzel bir alan olmasına yönelik olarak seçici davranarak, yalnız maddi kaygı değil değer ve anlam katmayı da düşünerek güzel işler yapıyoruz.